Balik dedik hastaliklar dedik, üeki bu balik bilesnleri ne ise yariyor?Hangi hastaliklra karsi etkili?Iste emrak edilen bazi bilgiler;
n-3 yağ asitleri
Balık ve ürünlerinin, kardiovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkilerinin
açıklanmasında şüphesiz en büyük katkıya sahip olan ve bu nedenle üzerinde en çok durulan
bileşen n-3 PUFA’dır. n-3 yağ asitlerinin kardiovasküler hastalıkların temel oluşum
mekanizmalarından atheroskleroz ve trombozda önemli rol oynadığı ve bu etkileri ile
kardiovasküler hastalıkların önlenmesinde etkili olabildiği kabul görmektedir (7,10).
n-3 PUFA’nın antiatherojenik rolü, kan lipid düzeylerini değiştirebilme, kan basıncını
hafif de olsa azaltabilme ve atherosklerotik plak oluşumunu baskılayabilme yetenekleri ile
açıklanabilmektedir .
n-3 PUFA’nın lipid düzeylerine etkisi ile ilgili çalışmalar, serum
trigliserit, apolipoprotein B (Apo B) ve çok düşük yoğunluklu lipoprotein (VLDL) kolesterol
konsantrasyonlarını azalttığını; yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol düzeyini az
miktarda artırdığını göstermiştir. n-3 PUFA’nın düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL)
kolesterol üzerindeki etkisi ise çelişkilidir, bazı çalışmalarda n-3 PUFA ile LDL’nin arttığı
gözlenmiştir .
n-3 PUFA’nın antitrombotik etki mekanizması, trombositlerde araşidonik asitten
vazokonstriktif ve protrombotik aktivite gösteren tromboksan A2 (TXA2) üretimini
azaltabilmesidir. Vazodilatör ve antitrombotik etkisi olan prostasiklinlerin üretimini arttırma
yetenekleri ile ilişkilidir. n-3 PUFA alımının prostaglandin I3 (PGI3) ve tromboksan A3
(TXA3) oluşumunu arttırırken ve tromboksan A2 (TXA2) sentezini azaltarak, trombosit
agragasyonunu azalttığını ve kanama zamanını uzattığını göstermektedir .
n-3 PUFA’nın antiaritmik etkisi, ani ölümler üzerindeki yararlı etkilerinin
açıklanmasında önemlidir. n-3 PUFA, özellikle de DHA, ventriküler taşikardi ve fibrilasyon
risklerini azaltarak ani ölümlere karşı koruyucu olabildiği belirtilmiştir.
n-3 PUFA’nın anti-inflamatuar etkisi, bu yağ asitlerinden üretilen eikosanoidler
(tromboksan, prostaglandin ve leukotrienler) n-6 yağ asitlerinden sentezlenenlere göre çok
daha az inflamatuar özellik göstermeleri ile açıklanabilmektedir. Klinik çalışmalar, diyete
balık veya n-3 PUFA eklendiğinde interleukin–6 (IL-6), monosit kemotaksis yaptıran protein-
1 (MCP-1), tümör nekroze edici faktör (TNF) gibi inflamatuar karakterde parametrelerin
azaldığını göstermektedir (7). Ancak C-reaktif protein gibi bazı inflamatuar parametrelerinde
beklenen azalmanın da gözlemlenmediği çalışmalr da mevcuttur (26).
Tablo 8: n-3 yağ asitlerinin kardiyovasküler sistem üzerine olası yararları ile ilişkili
bazı mekanizmalar
Anti-atherojenik
Trigliserit ve VLDL kolesterol düzeylerini düşürür.
HDL kolesterol düzeyini hafif yükseltir.
Düz kas hücrelerinin göcü/proliferasyonunu baskılar.
Hücre adhezyon moleküllerinin ekspresyonunu azaltır.
Anti-trombotik
Trombosit agregasyonu ve reaktivitesini azaltır.
Plasma viskozitesini azaltır.
Pıhtılaşma faktörlerini etkiler (kanama zamanını artar, doku faktörü (TF) gibi bazı faktörlerin
düzeyi azalır).
Fibrinolizi artırır (?)
Anti-aritmik
Membran iyon kanallarını etkiler.
Ventriküler fibrilasyon başlangıcını arttırır.
Kalp oran değişkenliğini arırır.
Reperfüzyon yara ve iskemik zararı sınırlar.
Anti-inflamatuar
İnflamatuar eikosanoid ve sitokinlerin (IL-6, MCP-1, TNF) üretimini azaltır
Atherosklerotik plak oluşumunu önler.
Damarı Koruyucu Etkiler
Nitrik oksit kullanılabilirliğini arttırarak vasküler endotel hücre fonksiyonunu geliştirir.
Reseptör-agonist etkileşimlerini düzenler.
Kan basıncını azaltır.
Hedef-organ zararını azaltır.
Diğer bileşenler
Balık kas matriksi n-3 PUFA’nın dışında tekli doymamış yağ asitleri, proteinler,
proteoglukanlar, steroidler, amino asit, organik asit, bazı mineraller (potasyum, kalsiyum,
magnezyum, çinko, selenyum, iyot) ve spesifik aminoasit dizinine sahip peptidler gibi düşük
molekül ağırlıklı bileşikleri de içermektedir. Bu bileşiklerin oksidatif stres azaltıcı, hormonal
ve anti-inflamatuar etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bu nedenle balık, proteinleri,
selenyum gibi önemli bazı mineralleri ve diğer bileşenleri ile tek başına balık yağından daha
faydalı olabileceği kabul görmektedir.
Balık proteinleri ve balıktan türevlendirilen antioksidan özellik gösterebilen ve bir
karotenoid olan astaksantin, insanda LDL kolesterolünün oksidasyonunu baskılayabildiği
15gösterilmiştir. Balıklardan hidroliz edilen etkili peptidlerin antihipertansif aktiviteleri
(angiotensin-converting enzyme inhibitors) olduğu bilinmektedir. Ayrıca balık serpin
familyasından (serin proteaz inhibitörleri) proteaz inhibitörleri içerir ki, bu familya bir
glukoprotein familyasındandır. Kanın koagülasyonu, fibrinoliz, kompleman aktivasyonu ve
inflamatuar süreç gibi bir çok noktada etkin görevler üstlenmektedir. Ayrıca bazı klinik
çalışmalarda, balık proteinin karaciğerde trigliserit sentezini azaltarak, lipid profilini
düzenlediği de gösterilmiştir.
Balık kas dokusu, kan basıncını olumlu etkilediği bilinen kalsiyumun iyi bir kaynağı
değildir, sadece 10-70 mg kalsiyum /100 g içermektedir. Ancak kılçıkları ile birlikte tüketilen
sardalya, ringa balığı gibi balıklar kalsiyumdan zengin kaynaklar olarak diyette yer alabilirler .
Glutatyon peroksidaz ve çeşitli antioksidan enzimlerin aktiviteleri için elzem olan
selenyum mineralinin lipid oksidasyonunu azaltarak, atherosklerozun önlenmesinde önemli
olabileceği gösterilmiştir. Antioksidan özelliğinin dışında, selenyumun eikozonoidlerin
(tromboksan ve prostoglandin) üretiminde de etkili olduğu düşünülmektedir. Selenyum
yetersizliğinin varolduğu durumlarda tromboksan ;prostaglandin oranının artmasına neden
olmakta, bunun da vazokonstrüksiyon ve trombosit agregasyonu ile sonuçlandığı
bilinmektedir. Bu etkilerinden dolayı selenyumun iyi bir kaynağı olan balığın (20-30 μg/100
g) özellikle selenyumdan fakir topraklarda yaşayan toplumlar için iyi bir kaynak olabileceği
söylenebilir (10).
Balıklar zengin koenzim Q içerikleri (4-64 μg/g) ile de kardiovasküler hastalıklara
karşı koruyucu etkilere sahiptirler. Koenzim Q’nun LDL oksidasyonunu önleyerek,
atheroskleroz riskini azaltabildiği gösterilmiştir.
Balıklar, özellikle ton,ringa,uskumru gibi yağlı balıklar, D vitamininin en iyi
kaynakları arasında yer alarak, 10 μg/100 g D vitamini içerirler. D vitamini hücre
farklılaşmasındaki önemli rolü ile atherogenezi baskılayarak, kardiovasküler hastalık riskini
azaltabilmektedir.
Sonuç olarak, klinik çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmesine karşın,
epidemiyolojik çalışmalar balık tüketiminin kardiovasküler hastalık mortalite ve morbiditesini
azalttığı görüşünü desteklemektektedir. Balık tüketiminin serum trigliserit düzeyini
düşürdüğü ve HDL kolesterol düzeyini yükselttiği bilinmektedir. Ayrıca balık tüketimin
haemostazı etkileyebildiği de bilinmektedir. Bu etkilerin öncelikle balığın n-3 PUFA içeriği
ile bağlantılı olduğu düşünülmüştür. Ancak yağ içeriği düşük balık tüketiminin de
16kardiovasküler hastalıklarda benzer yararlı etkileri oluşturması PUFA’nın bu etkilerden tek
başına sorumlu olmadığını, bu mekanzimalarda PUFA ile birlikte etkinlik gösteren diğer
bileşenlerin de etkin olabileceğine işaret etmektedir. Balığın içerdiği proteinler, peptidler,
aminoasitler, eser element ve mineraller bu etki mekanizmaları ile ilişkili olabilir ancak
bunların aydınlatılması için mutlaka yeni çalışmalara gereksinim vardır (10). Bilenenler
çerçevesinde, Amerikan Kalp Derneği ve Avrupa Kardiyologlar Derneği, balık yağının
kardiovasküler hastalıklara karşı beklenen olumlu etkilerini gösterebilmesi için 1 g/gün
EPA+DHA alınmasını önermektedir (9). Bu miktarların karşılanabilmesi için haftada 2
porsiyon (300-450 gram) balık tüketilmelidir.
Yeni yorum gönder